Sonsuz bir boşluk mu ki bu dünya?
Karanlığında güneşi saklayan,
Gecesinde ay ışığıyla umudu yıracan,
Aydınlığıyla,
Işığıyla,
Sıcağıyla davet eder de güneş.
Güneşe dokunan var mı?
Zifiri karanlıkta
mücevher olur,
Parlarda ay.
Ayda hayat var mı?
Sesi mi duyan var mı?
Görmediğin her şeyi bilemem
diyebilir misin?
Hiç sevilmediysen ne kadar sevebilirsin?
Tatmadığın bir yemeğin tadı damağında kalır mı?
Sevginin bittiği yer gidene yol açan,
Vefalını vefasız,
aşkı zulüm sandıran,
Kızdığım o değil ki,
kızdığım bu değil ki.
Bir göze döktüğün gözyaşı yetmez mi?
Kimse zalim değil,
hain de.
Sadece aşk iki kişilik,
aşk
iki kişilik.
Bazen başka yerlerde, başka biriyle
yola devam etmeli,
Kabullenmeli.
Sevgiyi karalayacak,
geçmişi yaralayacak,
bir kelime çıkmamalı dudaktan.
Her güzel anı
en güzel köşede saklamalı.
Ne unutmalı,
ne zorlamalı,
öyle bırakmalı.
Ama
aşkı doğasında saklamalı,
gitmesine gözün varı bazen.
Aradığın her yerde var da,
orada kimse var mı?
Orada kimse var mı?
Bir failli cinayetin kurbağını kalp,
acı verecek,
zaman alacak
ama yaraları iyileşecek.
Ne sen dokun,
ne kimse.
Her dokunduğunda geçen
onca zamana inat,
yine acı verecek.
Bir yanın biriyle gitmiştir artık.
Bir enkazdan yara bere içinde çıkarsın da,
bunu kurtuluş sayarsın.
Orada kimse yok artık.
Sesimi duyuyor musun?
Sesimi duyuyor musun?
Sesimi duyuyor musun?