Boynunu yeşil fuları sarma çocuk,
gece trenlerine binme kaybolursun.
Sokaklarda mızıka çalma çocuk,
vurulursun,
vurulursun.
Korkusu kalmış içimizde terk edilmiş çocukların.
Yitik yüzlü fotoğraflar duruyor siyah beyaz,
kırık bir vazo masanın ortasında,
yıkık dökük odada susuz ve çiçeksiz.
Masanı tarağını toplayıp gidiyor gökyüzü tepemizden,
korkusunu bırakıyor içimize,
karanlığını.
Yalnızlık gibi bir şey düşüveriyor yüreğimizden,
korkusu kalıyor içimizde,
susuzluğu.
Ne vakit insan kalırsa korkusuyla bir
başına ve yalnızlığı bir çığ gibi büyüyorsa,
sabahlar erken kalkmalı daima,
tıraş olmalı,
saçını sakalını taramalı ve en güzel
giysilerle çıkmalı sokağa.
Bir gün doğmuyorsa bir daha ve inancın kefesi
bundan yanaysa ve artık ölümse korkunun soğuk adı,
düşüvermişse yüreğimize,
yapacak hiçbir şey kalmamıştır mutluluk adına.
Boynunu yeşil fular sarma çocuk,
gece trenlerine binme kaybolursun.
Sokaklarda mızıka çalma çocuk,
vurulursun,
vurulursun.