Hikayeler,
hikayeler...
Zaten bütün hayat hikaye ya...
Ülker Sultan bir şah kızıydı.
Bazı haksızlıklara uğramış,
başına çeşitli olaylar geçmiş,
hamile kalmış idi.
Tabi ki bunların hepsi kaderin bir zilvesidir.
O nedenle babası tarafından reddedilerek
kovulmuş ve iki cellat önünde götürülüyordu.
Cellatlar Ülker Sultan'ı uçsuz,
kucaksız,
vahşi ve yırtıcı hayvanların yaşadığı
ormana bırakıp terk edip gitmişlerdi.
Yalnız başına,
çaresiz,
korku içerisinde ağlayıp feryat eden
Ülker Sultan kendine barınacak bir yer arıyordu.
Büyük bir çam ağacının boyuna sığınmış,
perişan
bir halde bekliyordu.
Günler geçmiş idi ki
bir gece yarısında yavrusunu dünyaya getirmiş,
ana olmuştu.
Ana olmuştu.
Yavrusunu saracak ne bir bez,
ne bir kundağı vardı.
Entaresini yırtıp yavrusuna saran Ülker Sultan bağrına basıp
şu türküyü sesleniyordu.
Nenni küçük yavrum,
nenni, nenni.
Ah sana beşik oldu taşlar
Nenni küçük yavrum, nenni,
bizi yener kurtlar, kuşlar
Nenni küçük yavrum, nenni,
yavrum can nenni,
bala nenni.
Ah baba
yaranım yok, yaranım yok,
kondaklara saranım yok,
bir yudum su verenim yok.
Nenni küçük yavrum, nenni,
bala can nenni,
yavrum nenni.
Ah ciğerlerim
öbür yan, dağ başımda biz perişan,
sen de yürüyen,
ben de yürüyen.
Nenni küçük yavrum, nenni,
balam can nenni,
yavrum can nenni, nenni.
Ah
ben Ülkerim,
Şah kızıyım
gelen kadere razıyım,
sayımsız körpe kuzuyum.
Nenni küçük yavrum, nenni,
balam can nenni,
yavrum can nenni, nenni kuzum nenni.
Đang Cập Nhật
Đang Cập Nhật
Đang Cập Nhật