Sevgili konuklar,
Modern Folk,
Sivilintepe konserine hoşgeldiniz.
Geçen haftanın içinde,
bu benim evlatlar,
17 senelik evlatlar,
geldiler dediler ki,
boss biz çok şık bir konser veriyoruz,
çok şık bir yerde.
İstedik ki bu konserimizi 17 sene evvel olduğu gibi,
gene sen sun.
17 sene evvel, Modern Folk'sünün ilk konserini,
adam kıtlığından değil,
onları benim kadar iyi tanıyan kimse olmadığı için
ben sunmuştum.
Şirin bir konser olmuştu.
17 sene dile kolay.
O gün yeni doğanlar, şimdi 17 yaşına gelmişler.
O gün 17 yaşında olanlar,
şimdi belki çoluk çocuk zahir.
Göbek daha az,
çocukların hepsi sırım gibi, hepsi bekar.
Böyle konser olduğu zaman titreyen kalpler.
Şimdi onların hepsini geride kalan 17 seneyi insan hatırlayınca,
heyecanlanmak elde değil.
Uykularım kaçtı desem yeridir.
Bakın nasıl tanıştığımızı anlatayım size.
Oturuyorum bir gün
Ankara'daki ofisimde, işimiz public relation.
O devirde bu
devir.
Bu deyim çok yeni daha,
kimse ne olduğunu bilmiyor.
Üç
senem benim ne iş yaptığımı anlatmakla geçti.
Anlatıyorum,
anlatıyorum, dinliyorlar.
Peki ama sen ne yaparsın diyorlar
sonunda.
Ben bu işi yapıyorum,
kapı açıldı,
üç tane çakı gibi
delikanlı girdiler içeri.
Hiçbirini tanımıyorum.
Gözümde
ısırmıyor.
Dediler ki sen public yapıyormuşsun.
Bir hoşuma
gitti.
Ilk defa olarak benim yaptığım işi bana söylüyor.
Evet dedim yapıyorum.
Bizim de public yapar mısın dedi.
Peki
ama siz kimsiniz dedi.
Biz dediler modern folksçüyüz.
On
yedi sene sonra ne kadar modern olduklarını biraz sonra
birlikte göreceğiz.
Biz dediler modern dediler.
Çok da
mütevaziler.
Çok da iyi müzik yapıyoruz dediler.
Türkiye'de
bizden iyisi de yok dediler.
Ama bizi kimse tanımıyor.
Sen de
bu işi iyi biliyorsun.
Gel bizi tanıt.
Peki dedim tanıtayım
ama önce siz bana kendinizi bir tanıdın bakayım.
Böyle zayıf
incecik karakuru bir olan var işlerinde böyle sessiz.
Sen
dedim başla bakayım kimsin?
Ben dedi Doğan Canku dedi.
Ben
dedi bu grubun gitarcısıyım dedi.
Ve de dedi müzik
direktörüyüm.
Aranjmanları da ben yaparım dedi.
Efendim bin
dokuz yüz iki yılında tavşanlı da doğmuş.
Üç yaşında ilk bestesini yapmış babası
şahit o besteyi ben de dinledim.
İnşallah bu gece burada çalmaz.
Siz dinlemezsiniz.
Ondan sonra konservatuara götürmüş onu.
Müzik merak.
Ama konservatuvarda hep klasik.
Violentsel piyano falan.
O sarmıyor.
Onun aklı fikri evdeki İspanyol
gitarında.
Babası Şeref Canku'da bakmış olacak gibi değil.
Peki demiş sen İspanyol gitarından uğraşmaya
devam et.
Doğan Canku İspanyol gitarıyla uğraşa uğraşa
uğraşa bir günlere gelmiş.
Bakın nasıl gelmiş.
03:52