Eski şehrin porsuk gibi akıp giden zamanda
Biz eskidik eski miyem tazelenen yüzün var
İklimin sert yazın sıcak kışların çok yamanda
Cennet gibi ilkbaharın şiir gibi güzün var
Hamurundan, ayağındandır Osmanlının çınarı
Edebali,
Yunus Emre,
Nasreddin'in diyarı Eski şehrim Anadolu,
Türkiye'nin şiarı
Ormanların, termallerin, dağların var, düzün var
Beyaz altın lüle taşı usta elden can almış
Maharetle işlenerek dört kıtaya nam salmış
Geçmişinden bugününe tarihi bir gam almış Dokundukça sevincin var,
kederin var,
hüzün var
Her bir semtin Amerika,
Avrupa'yı aratmaz Hiçbir şehir senin gibi denedikler yaratmaz
Güneş batsa,
ay doğmazsa,
ışığını karartmaz Parislerde,
New Yorklarda,
Tokyo'larda gözün var
Varlığınla onur duyar bağrındaki insanlar Sen onları,
onlar seni sevgiyle tamamlar Yıllar geçse akıp gitse durmasa
da zamanlar Bir sonraki nesillere tarih dolu sözün var
Sehremini gelin gibi duvağını açıyor Güzelliğin dört
bir yana ışığını saçıyor Seni övüp anlatması beni çoktan
aşıyor Bir sır gibi bilinmeyen derinlerde izin var
Sehremini gelin gibi duvağını açıyor Güzelliğin dört
bir yana ışığını saçıyor Seni övüp anlatması beni çoktan
aşıyor Bir sır gibi bilinmeyen derinlerde izin var