Aneyli hasbihal!
Seni anlatayım derken kendimi unuttum be aney!
Dünümüz gibi,
doğum yılımı hatırlamadığın gün gibi,
Sana her sordumda ise,
havalar soğumuştu derdin be aney!
Hangi gün,
hangi yıldı peki?
Sevmedim bir gündü.
Ya hangi aydı aney?
Onu da mı bilmisen?
Oğul,
ya Recebli yaşaban!
Ramazan ayı değildi inan!
Tamam güzel anam, değildi Ramazan!
Ama bu üç etti,
dokuz ay daha var, ya onlar?
Ne zaman dokuz ay oldu oğul?
Diğerlerini ben nereden bilem?
İstersen sen tamamlarsın oğul!
Ama inan,
baban çok sevinmişti oğul!
Adını da hazır bekletmişti,
kız olsa berivan,
erkek olsa servan!
O türküyü hep söylerdi inan!
Zaten ben de bir düğünde,
sesine o türküyle vurulmuştum oğul!
Hatta karşılıklı atışmalarımız olmuştu,
o aşk nameleriyle!
Herkesin bize baktığına bile bile,
ne yani aney?
Sen aşık mı olmuştun babama?
De hadi aney, utanma mı, anlatsana!
Kurban oldum ana!
Bak demesen de,
ele gözlerin ne kadar güzel anlatıyor!
Ah oğul ah!
Neydi o günler?
Bilesin ki,
her hatırladığımda,
aha bu sol yanıma bir ağırlar giriyor oğul!
Bak sana,
her şeyi anlatabildim,
öğretebildim oğul!
Konuşmayı,
yürümeyi,
içmeyi,
oturmayı, kalkmayı,
güzel söz söylemeyi be oğul!
Ama bak şimdi anlatamıyorum,
bilmem ki niye!
Anlatmaya kalkıştığımda,
sözler düğümleniyor bak burada!
Demek ki aşk anlatılamıyor oğul,
anlatılamıyor!
Yalnızca yaşanabilir be oğul,
yalnızca yaşanabilir!
Đang Cập Nhật
Đang Cập Nhật
Đang Cập Nhật